10 Ağustos 2009 Pazartesi

evlilik karşıtı gevezelenme


Tanrılarımız biz işçilerini tohumladığında, (bkz. Anunnaki) en çok hayvanla aradaki farkı, “medeniyeti” yerleştirmeye uğraşmaktan bunalmışlardır. Yapmak da zorundalardı çünkü hayvanları çalıştıramazsın. Medeniyeti kurallarla, en çok da yasaklar ve cezalarla yönlendirmişler. Tarihe bakınca da en büyük başarıyı, tekeşlilik ve organize üremeyi yerleştirmede yakalamışlar gibi görünüyor. Sonraki tanrılar da emirler ve kitaplarla aileyi yüceltmeye devam etmiş. Öldürmeyeceksin!’i pek kaale almayan insan hayvanı, aileler kurmayı pekala benimsemiş. Hatta aile, medeniyetin olmazsa olmazı, onun vazgeçilemez en güçlü kurumu haline gelmiş. Tekeşlilikle işçilerinin konsantrasyon dağınıklığını, resmi evlilik müessesesi ile de “güvenlik” ihtiyacından doğan uysallığı sağlamayı pekala başarmışlar.

Çağdaş insan, kendini medeniyetin zirvesinde görse de, suları yataklarından etse, havada uçabilse, kendine tekrar tekrar değerler biçse de de aile kavramına dokunmayı aklına getirmedi. (Genetik bellek “boot” edilirken ilk o yazılmıştır belki.)

Anunnakilerimize faydamızın olduğu dönemler bitip gideli çok olsa da, yenilerini kalabalıklardan, çok uluslu şirketler olarak yükselttik ve onlar da selefleri (kendilerinden öncekiler) gibi ailenin bir tür düzen polisi olduğunu hemen fark ettiler. Evlilik kişiyi stabil kılar. Kişi evlenince “durulur”. Güvence ihtiyacı artar. Kuralların dışını merak etmeyi bırakıp, içeride kalarak kendi küçük sisteminin, dışarıya rağmen(!) devamını temine “çalışır”. Kapitalist devletler de, dev şirketler de aileyi yüceltir, özendirir bu yüzden. Evliliğin meşruiyeti tartışmaya zaten açık olmadığı halde roller; modernizm, özgürlük ve tüketim hazzıyla makyajlanıp modifiye edilir, reklamlarla beyne derinden nüfuz eder. ve yine bu yüzden özgürlükler ülkesi bile eşcinsel evliliklere izin vermez. kadına, erkeğe, çocuğa, bebeğe, hayvana özel ürünler bas bas bağırılırken, gay tüketici potansiyeline yok muamelesi yapılır, çünkü “evlat” yapıştırıcısını üretemeyen birlikteliklerin fertleri daha özgür ve daha cüretkar olabilirler. Cengaverce alternatif yaşamlar kurup çemberi kırabilirler. Daha da kötüsü “aile” olarak tanındıkları takdirde, bu koruyucu çatının altında sistemi içeriden çökertebilirler (maazallah!).

Marjinalliklerin tırmandığı, yeni felsefelerin filizlendiği, insanlık tarihinin sert dönüşler yaptığı zamanlarda evlilik kurumu da tartışılmıştır mutlaka, ancak bu tartışmalar, tuzu kuru egzotik felsefecilerin, bitli hippilerin, tü kaka anarşistlerin dilinde ölü doğmuş zevzeklikten başka bir şey olamamıştır.

Marjinalliğin de gayet popüler kültür sınırları içine düştüğü bu zamanda ise, en sivri kişiliklerin kendilerini evlilik konforuna teslim etmelerinde bir çelişki görmemeleri şaşırtmıyor bile. En playboy “uygun kadını” bulunca, en feminist “şoven olmayan” biriyle, en hoppa “durulduğunda”, entelektüel doğacak çocuğun hatrına, ey ahali eline mesleğini alıp askerliği de yaptıktan sonra. Herkes, illa ki “evlilik” yapacağı “bilgi”sine sahip. Kabul değil, hayır, hiç şüphesiz “bilgi”.



mmm, sadece bazen başka bir yol daha olabileceğini düşünüyorum. henüz akıl edemedik ama olması gerek. yen içerisine saklanmış, sözü edilmeyen "mahrumiyet ve fedakarlık zorunluluğu"nu ihtiva etmeyen bir yöntemin olabilmesi bana çok mümkün geliyor.

(çok ciddiyim)

1 yorum:

gülru dedi ki...

hımmmmmmmmmmmmmm
bayaa düşündürttü beni, ama doğru diyon aslında beeeeee