6 Temmuz 2009 Pazartesi

bir tatil ne olmalı ne olmamalıdır

esasen tatili üç ayrı döneme ayırarak incelemekte büyük fayda görüyorum.

ancaaak, öncelikle huzur için elzem olan ve huzurun teminine engel olan unsurların listelenmesiyle başlayalım:



efektif tatil için olmazsa olmazlar:

1. sakin olunmalı.

ancak sakinliğin de türleri, şekilleri, şemalleri var anlaşılan, dışarıdan sakin görünmekle sakinlik temin edilemeyebiliyor.
kaygısız bir sakinlik hali üzerinde çalışılmalıdır. ("kaygı" konusunu ileride ayrıca ele alacağız)
öyle ise olası celallenme, telaş, panik durumları bir yana, gündelik normal hızımızı dahi bir tık düşürmeli ve muhtelif anlarda kendimize "dur, sakin, her ne yapıyor isem şunu aklımdan çıkarmayacağım ki, yangın yok, ne de civarda kan kaybından ölmekte olan biri, boğulanlar için üniversite şeysi bu sene zaten cankurtaran getirmiş, hoş bi çocuk, ocakta yemeğim var da yanıyor ise, bikaç adım daha yansa bişey olmaz" şeklinde telkinlerle beden ritmimizi tatil moduna almalıyız. bu esnada beynimiz içeriden tıngır mıngır sorunların üzerinde çalışmaya devam edecek (bkz. arkaplanda çalışan programlar) ve verdiğimiz kararların daha verimli olduğunu farkedeceğiz. (bulmacaları millet çözmeden hemen mi çözeyim, biyere saklar sonra mı çözerim? çiçekleri sulamalı mı? köpekleri mi gezdirsem yoksa mangalı yakmaya mı başlasam? rakı mı bira mı? vb.)



2.sükûnet ile gürültünün tercihinize göre harmanlanmış olmasına dikkat edin.
böyle bir imkan yok ise a)duymazdan gelin b)kendi gürültü ve ses düzeninizi oluşturun c)sakinliğinizi bozmadan keyfinizi bozanları hinlikle elimine edip edemeyeceğinize bir bakın. d)kafanızda, içinizde, efendime söyleyeyim, DUNE'da kahramanımızın annesi Jessica'nın bedeninde zehiri dönüştürmesi gibi, rahatsız eden yaygarayı sakin sakin, tatilin en doğal parçası kabulüne dönüştürerek bir üst level a geçebilirsiniz.

3. uyku iyi alınmalı
ihmal ettiğimiz bedeni memnun etme zamanıdır tatil. beden uykuya doyurulmalıdır. ancak elbette herkeslerin beden ritmleri, biyolojik saatleri, sonracıma, metabolizması farklı farklı olduğundan, uyku gereksinimleri de farklı olacaktır. kişi deneme yanılma ile, ya da önceki deneyimlerinden yola çıkarak kendisine uygun uyku süresini rahatça saptayabilir. ben 7 saatlik uykuyu öneriyorum ancak 10 saat uyusa da benim 7 saatlik uykumda şiştiğim kadar şişmeyen bünyeler de var. (çok su içelimi unutmayayım)


4. çok su içelim, detoks yapalım, meyve sebzeden ödün vermeyelim, ara öğün, ana öğünden büyük olmasın, terli terli soğuk suya uzmanlar bişey demiyo pek ama büyüklerin hatırına hadi içmeyelim, spor yapalım, lay lay lom (evet)

5. kitap, dergi, film, bulmaca gibi, konsantrasyon bütünleyici bir takım araçları el altında bulunduralım.
boşluğa düşen zihnin sağa sola koşuşturup yorulmasını önlemek açısından çok ciddi faydaları olan bu araçlara muhtelif oyunları da ekleyebiliriz. tabu, scrabble, monopoly gibi hazır oyunların yanısıra kendi kuracağımız oyunlar da iş görecektir. (oynarken hırsa kapılmamak, sık ve şen kahkahalar atmak tavsiye edilir.)

6. fiziksel aktiviteler düzenleyiniz.
bedenin meşguliyeti, zihne de fayda verir. öyle ise bulunduğunuz yerin koşullarına mukabil aktivitelerle bedeninizi mutlu ediniz. sizin bedeniniz de tüm diğerleri gibi önce itiraz eder gibi yapsa da tekrarlanan aktivitenin onu mutlu ettiğini kısa zamanda farkedeceksiniz. aktivitelerin kişinin "sakin" liğine hizmet edecek şekilde, serbest ya da düzenli periyotlarla tekrarlanması uygun olur (rutini seven bünyeler periyodik, rutini baskı unsuru gibi hisseden hassas bünyeler spontane). aynı uyku düzeninde değindiğimiz gibi bunu da kişi kendisi ya da birlikte olduğu tatil partnerleri ile belirleyecektir. ("denize gidelim mi janim?" "hoarg.." "tamam, zaten çok sıcak akşamüstü gideriz.")


huzura engel unsurlar:

1. kaygı: çağımızda ve muhtemelen gelmiş geçmiş tüm çağlarda insanoğlunu yemiş bitirmiş olan bu musibetin gücü, kişinin içerisinden filizlenip, kişi tarafından itinayla büyütülmesinden ileri gelir.
nasıl ki dağınık bir oda içimizi karartıyor ise, dağınık kaygı da elden ayaktan düşürür. öyleyse tatil matil demeden disiplinli bir şekilde kaygılarımızı bir güzel derleyip toplama vaktidir. hatta yukarıdakilerle temin ettiğimiz huzur hali ile çok daha kolay bu işin üstesinden gelebiliriz. yukarıdakilere rağmen huzur bulamadı isek, bunun muhtemel müsebbibi kaygı olacağından, onca zamandır beklediğimiz tatili ona yedirtmemek adına -ama unutmayın sakin sakin-çalışmalara başlayabiliriz.
önce derleme toparlama dedik. öğlen uykusu üzerine, eğer üşenmiyor isek kalem kağıt, kompüter ekranı vs ilen, üşeniyorsak, yattığımız yerde (serince olması tavsiye edilir) içimizden tane tane tartışarak, bizi kaygılandıran şeylerin listesini yapmak gerekir. listeyi oluşturup tamamlamamız burada önemli. sonradan aklımıza gelenleri de mutlaka listeye eklemeliyiz, aksi takdirde zihin odamızın yerlerini süpürmüş ancak tozunu almamış gibi oluruz hani.
listelemeden sonra çözümleme aşamasına gelmiş bulunuyoruz. her bir kaygı nesnesini bir güzel ele alır, sebebi, en kötü ihtimalleri, en iyi ihtimalleri, bizim yapabileceklerimizin sınırlarını, yapabileceklerimizin bağlı olduğu koşulları, koşulları oluşturmada elimizden gelebilecekleri ağır, sakin (kavun yenebilir, zihni açan müstesna meyvelerdendir) düşünür, tartışır, analiz eder, sıralarız ve artık bu konudaki herbişeye vakıf olduğumuzdan kaygılanmaya gerek kalmadığına kendimizi ikna ederiz. edemiyorsak kaygılanma bağımlısı olduğumuzdandır. ya inat ederiz, (sakin sakin) ya da teslim olur, onu da hayatın bi parçası olarak kabul eder, "bakarız yaww" deyip s.ktirederiz.

2. maddi imkansızlık: her şartta gidilecek bir yer, kalınacak bir takım eşdost vardır. yoksa fena sıçmışız, bu hayatta bizden bi halt olmaz demektir. tatilin ilk şartı uzaklaşmaktır ki, maddi şartların uygunsuzluğuna göre en azından bunu yapabilmenin yolunu bulmalı, güzergah ya da mesafe konusunda da imkanlara uygun davranıp, kaygı oluşturacak arayışlar içerisine girilmemelidir. hatta kafamızdan illa deniz, illa yayla şartlanmalarını söküp atmalı, tebdil-i mekandaki ferahlıkları keşfe çıkmakta tereddüt etmemeliyiz.
"süre" de çoğunlukla "mesafe" gibi paramızın miktarıyla doğru orantılıdır. bazen de işimiz gücümüz den araklayabildiğimiz izin de pek az olabilir. olsun. hır çıkarmadan olanı en etkili şekilde değerlendirip, 'bir sonraki seferi nasıl yapıp da daha uzak, daha uzun yaparız'ı düşünmeyi tatil dönüşüne bırakmak sizce de akıllıca olmayacak mıdır?


3. meteorolojik olumsuzluklar: (bu maddeyi annem söyledi) yağmurluk ve şemsiyeyle yaz tatiline çıkmayıp da pişman olanlarımız olmuştur. olmuştur da ölmüş müdür yani? olsun. yıllarca bunu millete ballandıra ballandıra anlatıcaksınız. eeee? daha ne?
doğanın süprizlerine nail olmak iyidir. (bkz. afat vermesin)

4. hasta olmak: 12 iğne yediğimi bilirim, boğazlarım şiş ağustos sıcağında titreyerek yatıp bütün gün... etrafta ilgilenecek birileri varsa ve bu işi severek yapıyorsa bence tadını çıkartın. yoksa kendinizi zorlayıp iyi beslenin, nazlanmayın iyileşmeye bakın. ilk listenin beşinci maddesindeki kitap vs yorucu gelebilir ancak yine de zihin açıklık durumunuza göre kendinizi odaklayacak bişeyler bulun. ya da kendinizi kendinize odaklayarak, beden kırıklığınızın ritmiyle salınarak inleyin (inanılmaz zevkli) hastalığın tadını çıkarın.
(ay ay, hatta ne bademciği, bikaç yıl önce apandistimi aldılar, yazın göbeği. deniz kıyısında denize hasret kaldım. ama insanın eğer koşullar elinde değilse, teslimiyetin de bir hazzı vardır. tercihler sana ait değilse, hata da yapamazsın gibi...)

5. sevmediğiniz insanlara bağımlı olmak: (bu maddeyi de annem söyledi) yok artık! arkanızı dönün kaçın. bir daha da böyle eşeklik yapmayın. emin olun onlara da yazık. yuh yahu.



Tatilin 3 dönemi:

tatil süresi ne kadar olursa olsun mutlaka 3 temel döneme ayrılır.

1. dönem
tatilde olduğumuzu kavramaya çalıştığımız, tatil havasına girmeye başladığımız, sudan çıkmış balık alıklığındaki dönem.

tatilimizi şekillendiren dönemdir. bu dönemde tatil modumuzu azçok belirler, olası rutinleri (gazete ekmek, deniz, tv izleme, izlememe, gece hayatı, uyku saatleri ve düzenleri) oluşturur ya da rutin kavramını tümden bırakmaya karar veririz. ekstralar ("ay bi ara şirinceye gidip meyve şarabı alalım") da çokluk bu sıra önerilir.

2. dönem
tatilin ta kendisi...

tatilin oturduğu, sakinliğin ve tatildeyim kabulunun yerleştiği, rahatlığın atmosfere hakim olduğu doruk noktasıdır. ne kadar uzun tutulursa tatil bünyede o kadar etkili olur.

3. dönem
eyvah, amanınnn bitti bitiyor, gitti gidiyor tatil dönemi.

önceki listelerdeki olumlu-olumsuz hallerin baskınlığına göre kişiye tatilin yarısında tebelleş olabileceği gibi, son iki güne kadar da ertelenebilen bir dönemdir. ağır geçtiği takdirde, yapılmış caanım tatili bile heba edebilir. bünyeye yorgunluk ve bezginlik verir, mazallah tatillerden soğutur.
bu dönemi mümkün mertebe geciktirmek için sürekli "şu an" tatilde olduğumuzu kendimize hatırlatmakta fayda vardır. sonlara iyice yaklaşıldığında, artık ufak ufak toparlanmalar, son kez giyilecekler, artık şunu almayalım, bitmez kalır dediklerimizle falan birlikte "ama nasıl güzel dinlendik, deydi vallayi..." şeklinde tamamlayıcı cümleler kullanabilir, "amaaaan..." la başlayan cümlelerden uzak durmaya dikkat ederiz.

en ideal tatil 1. ve 3. dönemlerin mümkün mertebe kısa olduğu, 2. yani esas tatil döneminin, formüle edecek olur isek, 1 ve 3 cü dönemlerin toplamlarının en az 2 katı olduğu tatillerdir.

Hiç yorum yok: