3 Haziran 2009 Çarşamba

bir gece vakti

ben bu tadı biliyorum.
sihirle başlayıp, düşkırıklığıyla biten bir tat. yutkunsan da silinip gitmeyen, hafif bir his gerilerde bi yerde yuvalanmış, defalarca boşuna temastan tahriş... keyiflerin tek bir ortak paranteze sığmadığı, herkesin kendi parantezini başka başka açıp kaparken oraya buraya çekiştirdiği bu tat hem bir yarım kalmışlık, hem de sızlanarak geri çekilme, şaşkınlık ve keyif, master ve slave, slave in yargıladığı, master'ın izlediği... herkesin kendini master, karşıdakini slave sandığı...

bi yerlerde okuduğunda, bana neden olmaz dediğin mucizevi şeyler, eline aldığında ışıltısını yitirip gider sanki. sanki senin yüzünden ve sanki başka birinde hayır parlamaya devam edecektir. sanki büyüler sana değdiğinde katı gerçeklik olur, buharın dokunduğu soğuk temas, hoyrat yağmur damlaları, değdiği yerde ıslak ve yapışkan adeta, hiç de saf değil, hiç de süzülememiş...

yutkunduğunda sindirmek için, bakakalan eldeğmemiş, büyüyü yutuverdiğini, sindiriverdiğini, bünyende eritip hiçe kattığını anlayamaz ilk an, ama anlamak üzere renkli kağıtlara sarar, kurdelelerle süsler, buğulu atmosferin ardına gizler, yine de, o bilemese de, -bilemez eldeğmemişliğinden- sen bilirsin, bir yılan gibi dayanamayıp yutuverdiğini, sabredemediğini, fiziksel olmayan o açlığa kurban ettiğini...

ve sonra dur! durup, bakalım ne zaman farkedecek diye izlersin, tam arkana da yaslanamayarak çünkü pek de gurur duymamaktasındır. hatta eminsindir, gözbağı çözüldü küçüğün, sana kanmayacak artık çünkü kanmak arzusudur yuttuğun onun. oynanacak olan uzatmalardır, teferruattır şimdi. tamamlanınca kanatlanıp gitmek üzere, gerçekliğin ayrıntıları gizlemeyen ışığının vurup alaleadeleştirdiğini, övgülere mazhar olanın, başa çıkılabilmek adına didikleneceğini bilir de anlatamaz, ancak yola ışık tutar, hızla gitmesi için, bir an önce kaybolması için, kapıyı açarsın ki, geçmişin kabulünde kaynaşarak tüm diğerleriyle, yek ahenk, tekdüze, bir kitaptan alıntı kadar yabancı, alınan bir ders kadar soğuk, dokunamaz, kıramaz olsun.

dur da izle şimdi, doğurduğun andan itibaren senden an an, adım adım uzaklaşan, başkalaşan yavrunu izler gibi.

Hiç yorum yok: