20 Mart 2009 Cuma

zamanla ilgili yepisyeni yabancılaşmalar

ya daaa, bana yeni sadece.

eklenen her bir teknolojik yenilik ve onun getirdiği alışkanlıklar, modalar, yeni meşruiyetler sanki en çok zaman algımızı etkiliyor.

diziler ve animasyonlar ve kısa videolar, stop-motionlar, sanki zamana hükmeder oldular.
filmlere 90 dakikalık bağlılıklar yaşayamayacak kadar "hectic" hissettiğimiz oluyor.
dur, onu sonra izlerim, şu facebook a bakayım bir...
kaç 90 dakikalar kurban edilmiştir ama kopmadan, "online!"

derimizin altında ince bir karıncalanma, tembel bir panik, dışarıda kaçırılacak şeyler silsilesi, "yakalama"nın tanımı meçhul, "carpe diem" kılık değiştirip düşman bir suratla bakar oldu...
suçluluk duygusunun bakışları ensemizde, kafamızı geriye çeviremeden adım, bir adım daha, devam et, düz git, gittiğin yol değil, zaman ama...

en büyük korku da o bir an:"şimdi ne yapsam? ne yapıcam? ne yapmalıyım?" hayır hayır, ertele soruyu, anasayfana git, bildirimleri didikle, videoları izle.
paylaşım kavramı nasıl da hızla değişiyor.
olsun, dur,
herşeyin farkındayım, ama sonra düşünücem, dolaplar çekmeceler doldu zihnimde, üstünde düşünülecek, karar alınacak yarım fikir ipuçlarıyla, ama dur, en büyük paniğimiz paniklemekten, dur sakin, tıkla, yorum yap, beğen, paylaş, atlat atağı, boşver krizi, kendimdeyim, biliyorum ama sadece şimdi değil, şimdi değil birazdan.

hep birazdan

Hiç yorum yok: