7 Aralık 2008 Pazar

bile bile lades vol. kimbilir kaç artık...


beden vefasızdır. ona verilen kurbanlar, kendi ruhumuzdan bedellerle beslenir.
beden unutkandır. aldığını yutup karadelik gibi gözlerden ıraklarda sindirirken daha, yeni açlıklarla güder seni.

emekten ilmeklerle kozalar yaparsın hediyeni, çıkan kelebeğin ömrünü bedenin bir haz anınca tadar. dokumanın hazzı daha da uzundur aslında. dokuyakoymak ister bi yandan, bi yandan da bedenine en olgun halini sarmalamak istersin. çiğnemektir zevkli olan, ama beden dayanamaz yutup tüketir.

zirveyi hoplayıp aştığında şimdi, olacak olan nedir, kalakalıp sorarsın. şimdi sırada ne var. kedi tokluğunda yalanıp, gözlerini kaçırır bedenin. hiç yememiş, hiç yutmamış, hatta hiç tatmamış gibi. ve sen de evet neredeyse aynen öyle hissedersin, izlememiş, dokumamış, çiğnememiş gibi.

ey aşilin oku. gel ve vurama beni. gel ve acıtama. gel ve gelmekte kal.
sesini duyayım.
ittirdiğin hava ancak yaklaşsın.
tehdidin ensemde, yapıp edeceklerimi anlamlandırsın.
ben ise artık ah bir namüdahil kalakalsam, dokunmasam. elime alıp oynamasam. dokunuşunu bilip tanımasam.

offfffff lanetli bilgi. neyin bilgisi ama bi dile gel. nedir acaba hayırı şimdi yapan. nedir imkansızzı derhal eden? hayallerin süslerini tarumar eden gerçekliği sarmalayan bu ahmak beden kimin için çalışır? kendi arzusunu bile atlatarak. nasıl neden belli olmadan kavrayıp kaypak hazzı, sahibini de kendini de şaşırtarak, kaç kişiyiz içeride, bir içeriye nasıl sığarak?

şimdi ne yapacağız?
neymiş bundan önce anlayan var mı?
ne oldu şimdi?
sarılmak sarılmak kalabilecek mi? sarılmak sarılmak mı?


ya sen bedenimin tuhaf hedefi, nasıl tavlandın söyler misin böyle anlamsız bir hazza?
duygusuz arzuya teslim olmazdın hani? teslim alan kim, söyler misin?
burkulmak. hastalıklı bu burkulmak.

Hiç yorum yok: